9 Şubat 2022 Çarşamba

Ji Dabulyu

 


Çok heyecanlıydım. 25 senedir bugünü bekliyordum. Onlar bir bilincim olduğunun farkında değiller, bildikleri tek şey özel olduğum. Uzaklara gitmek fikri herkeste olduğu gibi bende de vardı ama beni özel yapan bu fikrin, ben henüz ben dünyaya düşmeden önce ortaya çıkmasıydı. Yolculuk için hazırlanmaya başladığım ilk zamanları hatırlıyorum da her şey ne kadar zor ve sabır istiyordu. Küçük parçalara ayrılmam, analizler, başka maddelerle etkileşimler, istedikleri maddeye dönüşebilmem için yapılan onlarca işlem. Artık parlak, altın sarısı, çok ince aynadan bir bedene sahibim. Yeni bedenim çok estetik ama ben bazen eski çirkin bedenimi özlüyorum. Her neyse beni bir yana bırakalım.  Dünyanın birçok yerinden bilim insanı sadece benden kocaman bir göz yapmak için çalışıyordu. Bu çok zor bir işti. Üstelik beklentileri de epey büyüktü. Onlar için sürekli fotoğraflar çekmemi istiyorlardı. Yani fotoğraf derken anın değil tabii. Geçmişin fotoğrafını çekmemi… İşte, 1,5 milyon kilometre uzağa da aslında bunun için geldim. Dünyadakilere iyi haberler verip merak duygularını tatmin edebilmek için. Aslında basit bir iş. Dünya zamanıyla çeyrek asır, geldiğim yerin zamanıyla ise sadece birkaç saat önce buralardaydım zaten. Her şey bıraktığım gibi. Burası dünya için, zamanın ötesinde. Karanlıkta milyonlarca gök taşı, yıldız, gezegen, galaksinin yaratılıp kendi yaşam serüvenini tamamladığı bir yer. Geri dönüş yolculuğum çok uzun sürmedi ama yine de dünya zamanıyla bir aydan biraz daha fazla diyebiliriz. Beni rokete koyduklarında her ne kadar oraya geri dönmenin heyecanıyla esrime halinde olsam da aklımda tek bir şey vardı. Saatler önce uzayda savrulan üç göktaşı arkadaştık biz. Bir gün yine uzun süre seyir halinde olacağımız uzay yolu üzerinde sabitlenmiş sayılacak kadar yavaş bir hızda ilerlerken devasa bir göktaşı üçümüze birden çarptı. Onlar yer çekimi kuvvetli olan bir gezegene düşerken ben savrula savrula dünyaya kadar geldim. Toprağa düştüm. Tarla dedikleri, insanların kendi vücutlarına enerji sağladıkları yere. Çiftçi Zeki beni buldu. Ona farklı geldim. Bir taştan çok daha ağırdım. Beni önce yıkadı havluya sardı. Kuyumcuya götürdü. Kuyumcu beni uzun uzun inceledi. “bu göktaşıdır, çok para eder.” dedi. Çiftçi Zeki “değişik bir şey olduğunu biliyordum, eee ne yapmalı, kime alır ki bunu?” diye sorunca kuyumcunun üniversiteye giden kızını aradılar. “elimizde bir taş vardır, göklerden gelmiştir, ağırdır.” dedi kuyumcu. Kızı “baba emin misin? gerçekten göktaşıysa Nasa satın alır. Mail atalım” dedi. Kuyumcu “eminim tabi 25 senedir altın, değerli taşı alır satarız, o harçlıklar nerden geliyor sana?” dedi. Kız, derin bir nefes aldı. “tamam o zaman Nasa’ya yazsınlar” dedi. Çiftçi Zeki “masa nedir? Afet yardım masası gibi bir şey mi?” diye biraz kendi kendine biraz kuyumcuya söylendi. Kuyumcu “hele kızım masaya sen yaz bir hele, bak bu abinin çok borcu var sevaptır” dedi. Kız söylenerek telefonu kapattı. Ben günlerce çiftçinin başucunda kaldım. Gün boyu da nereye giderse beni de torbasında götürüyordu. Kahvehanede batak oynamayı, tarlada ekin sürmeyi, ineklere ve tavuklara sabahın erken saatinde yem atmayı, köpeği akşamları serbest bırakmayı ve daha bir sürü şey öğrendim. Yeni gezegenlerin oluşumunu izleyip, evrendeki patlamalara tanıklık edip kara deliklerden kaçarken birden bire kendimi çok garip bir yaşam biçimini izlerken buldum. Günlerim artık hep böyle geçecek zannederken Nasa, çiftçi Zeki amcayı aradı. Zeki amca beni alıp daha gelişmiş dedikleri bir yere götürdü. Buraya insanlar şehir diyorlardı. Beni tekrar incelediler ve bir göktaşı olduğumu söylediler. Çiftçi Zeki benden ayrılırken epeyce mutluydu. Benim 25 sene önceki geri dönüş yolculuğum böyle başladı. Şimdi tekrar uzaydayım. Adım James Webb. İnsanlar öyle diyor. Sinbi gezegenine doğru uzay yolundayım. Göktaşı arkadaşlarıma ‘yeni ben’ ile sürpriz yapacağım. En çok neye şaşıracaklar merak ediyorum. Onları yeniden göreceğim için çok heyecanlıyım. Belki dünyadakilerle işim bitince bende Sinbi’ye yerleşirim. Şimdilik benden bu kadar, hoşça kalın.


Nimet Pilavcı