23 Kasım 2021 Salı

- Evin hâlâ aynı yerde mi? 

- Şu bir camı mezara bakan ev mi? 

- Güzel, baktığında gözüne çarpan ilk mezar var ya işte ben artık oradayım.

- Öldüm ben. Öylesi bittim. Zerrelerim toprağa karıştı. Buharlaştım artık yokum.

Bulutların beyazlığı, gökyüzünün maviliği, cıvıl cıvıl öten kuşlar, renkli şeyler, leziz yemekler, hırslar, idealler hepsi geride kaldı. Bir dünya mesafe uzaklıkta başka bir ışık yılında. Devasa bir boşluğun sakinliği, yıkılan umutlar, hayal kırıklıkları, yenilgiler, sevilmemeler, iliklerime kadar hissettiğim acı. Gözlerine ilk baktığımda içime dolan o his doğruydu. Ölümüm onun elinden olmuştu. Kendimi, beni onca direnişime rağmen sürükleyerek götürdüğü ve ne zaman kurtulduğumu zannetsem salgıladığı tatlı kokularla hipnoz edip yeniden yakaladığı ve vicdansız tekmesiyle itiverdiği acı nehrinde buldum. Nehirde sıcaklık aniden eksi yüzlere iniyor bazen de kaynayan bir derede günlerce çabalıyorum. Tam kurtuldum derken ihanet balıkları etimden parçalar koparıyor, yaralarımı iyileştirmek için sürdüğüm yosunlar beni oradan başka bir yerde yaşayamayacağıma ikna eden bir koku salgılayıp zehirliyor. Kurtulmak için ne kadar çabalasam da düştüğüm acı nehrinde beni kimse görmüyor. Yanımdan geçip gidenlere kızmıyorum ama beni izleyip eğlenen anlamsız acımla alay edenler var. Yavaş yavaş ölürken her zerrem bunları hissetti. İşte ben şimdi pencerenden baktığın, sigaranı yakıp nefes aldığın nefes verdiğin o mezarlıkta yatan gözüne ilk takılan mezardayım. İdeallerin sevmeyişlerin, ideallerin yalanların, ideallerin karaktersizliklerin, ideallerin saygısızlıkların, ideallerin yok oluşun... 
Beni yıkarken aslında kendini yıktığını enkazın altında kaldığında fark edişin, başın sağ olsun, başım sağ olsun... Yokluğun temiz sayfa...
Nimet Pilavcı